TÜM YAZILAR


Cesaret beynimizin neresinde saklanır?


"Gerçek dünyada başarılı olanlar genelde akıllılar değil cesurlardır."
Özgürlüğün ne olduğunu tanımlamadan ve ne olduğunu sorgulamadan yaşadım özgürlüğümü..
İstediğini yapmak, istediğin her yere gitmek, istediğin yerde istediğin anda olmak, geçmişi unutmak, yaşadığın anları doldurmak ve geleceği hiç sorgulamamak sadece bugünün tadına bakmak..
Bugünün tadı damağında kalarak gelecek güzelliklerin lezzetini keşfetmek..
Hayat seni o noktaya götürüyor diye mi o noktaya gitmek istemek ya da o noktayı istediğin için mi hayatın seni oraya götürmesi durumsalını hiç sorgulamamak. 
Elinde olan değerlerin kıymetini, kendinden fazlasını verecek kadar değerini bilmek. 
Belki bir gün gerçek istediğin değerlerin bunlar olmadığını anlamak
İstediğin değerleri yeniden yaratmak ya da değer kitabını yeniden yazmak. 
Bunların dikkate değer bir büyük kısmının şans olduğunu, kısmetten öte köy olmadığını biliyorum elbet
İmkanların el verdiği kadarıyla karşılaşabildiğini ya da kendine imkan yaratabilmek adına ne mücadeleler verebildiğini sorgulamadan yaşaman gereken özgürlükten bahsediyorum. 
Bir şeyleri bilmek ile bilmemek arasındaki ince çizgide susar kalırsın ya. 
Bakarsın öylece ne desem ki şimdi..
Bu asla şey değildir, biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus alim sansınlar durumu değil anlatmak istediğim. 
Sen bilsen de bilmesende her zaman konuya farklı bir çerçeveden bakmayı tercih ettiğin için bazen sanırsın ki;
karşındaki senin pencerenden bakamayacak, senin ifadelerinin ne olduğunu anlayamayacak, algılarını sezmeyecek ve kendi düşüncelerini geliştirmek için bir nebze de olsa kendini deşmeyecek... 
E o zaman ne gerek var? 
Değil işte.. 
Bir yerlerde bir şeylere öyle bir dokunursun ki..
Delik açabileceğin gibi kapatabilirsin de.. 

Geleceği kurguluyorum diyen binlerce insan içinden sesleniyorum, yalan atıyorum. 
Geleceği kurgulamıyorum. 
İtiraf edeyim kurgulamak isterdim, kurgulayamıyorum. 
Kurgulayabildiğimde bu kadar güzel bir hayatım olabilir miydi düşünmek bile istemiyorum. 

Geleceği çok düşünüyorum, ne istediğimi iyi biliyorum. 
Çok bazen nadir zamanlarda beynime hükmedebiliyorum, duygularımın yerini değiştirebiliyorum, kimyasalını bozmamaya gayret ve dikkat ediyorum. 

O zaman ben ne mi yapıyorum. Bugünü iyi yaşıyorum, biraz uykusuz kalıyorum, biraz fazla çaba sarfediyorum, biraz daha da fazla istiyorum. 
Belirli bir yol çiziyorum. (Doğru bir yol çiziyorum demedim buraya dikkat!)

Önce yola çıkma cesareti gösteriyorum, mini minnacık adımlar atıyorum. 
Yol haddinden fazla uzun gelebiliyor, biraz daha ilerlediğimde dinlenmeyi düşünebiliyorum ancak geri çevirip kafamı baktığımda aslında ne kadar ilerlediğimi görüyorum. Tekrar kamçılanıyorum ve yola devam ediyorum. 
Yolda önüme çıkan her şeyi bavuluma dolduruyorum. Bavulumun ağırlığından asla şikayet etmiyorum. Ne kadar ağır olursa kendimle o kadar gurur duyuyorum. Yolda yürürken hep gülümsemeyi ve eğlenceli geçmesini sağlamaktan uzaklaşmamayı deneyimliyorum. Hedefe ulaştığımda durmamak için bir sonraki hedefin ne olacağını genel hatlarıyla belirlemeye çabalıyorum. Varış süremi bazen değer verdiğim başka seçeneklerimden dolayı uzatabiliyorum ama asla vazgeçmiyorum, vazgeçirilmeye hiç alışmıyorum, sevdiklerimin yanımda olmasını diliyorum, olmazlarsa bugüne kadar yaptığım yanımda olma ısrarlarıma rağmen artık hiç ısrarcı olmuyorum. Onları kendileriyle baş başa bırakabilmekten onur duyuyorum. Ve bir gün aslında istediğim bir durağa varabildiğimi anlıyorum. Doymuyorum gibi görünse de acaba doyumsuzluğa mı doymuyorum.
İçeride bir enerji üretiyorum, genlerimim iyi koruyorum, gelecek güzel günlere güzellikler için yaşamaları için güzel hisler bırakmak istiyorum. 

Evet aslında tam olarak bunu yapıyorum. Belki fazlasını da yapıyorum ama eksiğini kesinlikle yapmıyorum. 
Güzel hisler, güzel sevgiler ve mutlu yaşamanın ne olduğunu bulmaya çalışıyorum. 

Her şeyin en başında bir cesaret göstergesi ile derin bir nefes alıyor, adımımı atıyorum. 
Bir bakış, bir göz kırpış, derin bir nefes olarak tanımlayabileceğim minik adımların bile kalbime sımsıkı bir sarılmadan daha iyi geldiğini biliyorum. 

Kendimi böyle olması gerekiyormuş böyle olduya asla inandırmıyorum.
Böyle olması gerekiyormuş, böyle de olmuş. Tamam bitti mi şimdi?
Böyle olmuş da sen ne yapmışsın? Neresinde var olmuşsun? Sen kendine rağmen neden kendin olmamış, kabullenmişsin. Işını bul ve ışığa yürü, o ayaklarını adım atma cesaretine inandırmaz ve yürümeye başlamazsan nasıl çıkar karanlık saydıkların aydınlığına? 

Ayaklarına emri ver ve döngüyü başlat, bırak ayakların da yarın bir gün beynini aydınlık yollarda yürüdüğüne ve minik bir cesaretin senin aydınlığını getirdiğine inandırsın. Belki de beyninden başlamıyordur hayatın?

Duygu Küçer


0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!