TÜM YAZILAR


Zemheri hayatın sanrısından sesleniş..




Şimdi şöyle oluyor.. 

Hayatın içerisindesin ve bir telaş halindesin, ilgilendiklerin, ilgilenmek istediklerinden farklı yollarda ilerliyor ne yapacaksın.. Basit!

Bir defasında Youtube kanalında Oytun Erbaş izliyordum; diyordu ki; "obsesyon bunu yapıyor, beynin ön loblarında sürekli dönüyor. Arkadaş bir dakika şu anda benim beynimin ön loblarından beynimin iç kısımlarına giden bir hedoni devresi oluşmuş; bu bir obsesyon. Evden çıkarsın dersin ki tüpü kapattım mı? Doğalgazı kapattım mı? İş yerinde aklında hep tüp vardır.  Bu hedoni devresini bitirmek için ne yaparsın? 
Gidersin tüpü kapatırsın. Biter!" 

Biter mi? Matematiksel olarak evet biter peki duygusal olarak ne olur? 

Bu durumda hayatta ne için var olduğumuzu düşünmek ve kurgusunu o şekilde planlamak önemli. Kurgusunu mu planlamak, planı hiç mi kurgulamamak? Kurgusuz yaşamak!
Bu arada ben yapabiliyor muyum diye sorarsanız. Cevaplamayacağım bir soru olmaktadır kendisi.

Asıl hedeflerinde daha mutlu olarak yapabileceğin bir iş planlıyorsun. Diğer taraftan buradaki konfor alanından uzaklaşmanın zorluklarını anlatarak kendini zaten ikna etmiş durumdasın. 
Hayatının alt-üst olması fikri seni senden ediyor olabilir. 
Şems-i Tebrizi der ki ; "Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını? "


Bilemeyeceksin.
Bu defa her defasından farklı olarak bir karar vereceksin ve  tüm hayatının içerisinde kullanman gereken duygusallığın son kullanım tarihinin geçtiğini bileceksin. 
Tüm hayatına yayman gerken duygusallığı kullandın ve bitti artık.
Neden böyle bir algıyı yaşamadığını ilk defa kendine haykıracaksın. 
Dünyanın üzerindeki ozon tabakası görünümünde, o dünyanın kendine özel bir çeperinin oluştuğunu düşüneceksin. 
Algısının neden bu kadar senden bir yerleden geldiğini bilemeyeceksin, o döngü nerede oluştu, bunu ilk kim, neden istedi.. 
Ne önemi vardı ki? 
Neden önemi olsundu ki? 
Ne güzel, ne anlamlı, ne farklı ve hepsi neden doğru?

Yalan söyleyerek doğruyu bulabilseydik keşke, doğru söyleyerek doğruyu bulamasaydık ne değişirdi? 

Bitti deyip bitirmek ve enerjisini kendi çeperinde bırakabilmek adına ilk deneyimin, belki de ölüm sessizliği etkisinin sevmeyerek son deneyimin olacak. 
Kim bilebilir ki?

Sana bu kadar uyumsuzluğun içinde bir uyum yakalama misyonunu kim yükledi ki? 
Bu kadar uyumsuzluğun içerisinde, uyum noktasında ortada buluşmanın güzel olacağını kim anlattı ki?
Kim düşünebildi, geç kalmış olduğu otobüsü o durakta beklemenin sanrısında yaşamayı? 
Kim yapabildi, beyninin kimyasallarına baskı kurup istediği gerçeği gerçekleştirebilmeyi? 
Kim inandı, sana sen olduğunu anlattığın hikayelere? Kim inanmak istedi? 

Mücadelesini kaçırmış bir dünyanın içerisinde senin için mücadele etmesini gerçekten beklememek, seni sen yapan duygu bu idi de onu o yapan duygu ne idi?

Bilinmez yığınların arasında görünmez olmak isteyen bir çift derin göz, derin tınılı bir ses..
Özlemek geliyor aklıma. 
Özleyebilmek, bu güne kadar var olmamış her şeyi özlerken bugün var olan bir şeyi özlemek. 
Neden..
Şu ana kadar yaptığım her şeyin aksine, sırf anlattığı yerden ona inanmamı sağlamasına hürmetle. 
Bu güne kadar bir şeylerin değer olma duygusunu ispat etme çabamın, bugün olmamasından değil elbette..
Bu bir vazgeçiş ya da bekleyiş içermeyeceğine..

Sırf istediği bu idi ve benim ona saygım olduğunu bilmesine.. 
Sonra dedim ki kendime..

Sana inandım ve gittim. Hayatımda ilk defa uğraşmadım ve inandırmaya çabalamadım.
Gerçeğin bu olmadığından değil, öyleydi de neden olmadı diye değil.
Bu defa farklı olmasına inandım. 
Bir zaman, belki başka zaman diye asla beklemeyeceğim. 
Bana bunu öğrettin. 
Doğruyu gösterme çabamı bırakıp, çerçeveye senin baktığın yerden baktım. 
"Haklı olma ihtimalini" yaşamayı seçtim. 

Hiç bir zaman, hiç bir kimse ile yapmadığım ve asla yapamayacağım haklı haksız tartışması değil. 
Haklı mıydın? Haklı mıydım? 
Biz bile bilemezken, kim bilebilir?

Sen ben değil, biz olmayı seçer miydim. 
Varlığı, yokluğu, seçtiğim hayatın her türlü bokluğuyla. 
Adımı bir kere bile söylememenin hatırasında kafanın içinde ne canlandırdığıyla zerre ilgilenmiyorum. 
Minicik binlerce yaraya merhem olabilmişken, senin duvarlarına karşı bu defa yapmayacağım. Sıvamayacağım.
Aşmayacağım, deşmeyeceğim, yıkmayacağım. 
Bu defa hayatın bana giydirdiği çorap büyük ise de küçük ise de oldurmaya zorlamayacağım. 
Hayata karşı çıkmayacak, sana derdimi anlatmayacağım. 

Bu zemheri hayatın neresinde var olursan ol.

Duygu Küçer












0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!