TÜM YAZILAR


Kesik gülüşlü, yarım öpücük.. (Umay Umay - Kafa Dergisi)



İçimdeki dikenli solucan bir aşağı bir yukarı dolaşıyor. Kalan son kelebekler de iştahlı midesine indirerek. Sonra ruhunu büyüte ayna kırılıyor. Ayaklarını kesiyor tüm gelmeler, sokakta kalan son yansıman, çimenlerde unuttuğun un su şişen, ıslak balkonda kalan son ayak izin, Hepimiz tek bir yalnızlıktan düşmeyiz.
            Sen yine de anlamadığın şeyleri yazma. Susmaları karalama. Günahtır o mektupları saklamayı unutmak .Üstüne kahve dökme bak, mürekkeple yazılan suyla akıp gider. Ve asla olamayanlar belki. Akıp akıp parçalara ayıran beni… Çıkıp gitsin diye örtündüğüm yerleri açtım… Adam olamayan adamlara baktım. Çığlık çığlığa atladım tüm pencerelerden. Zaten kanıyordu ayaklarım farketmedi gören..
            Beni biraz sev. Karanlık örtüler açılsın. Dudağımın kenarından ince, sıçak bir öpücük. Kanamayan şeyler ver bana. Yorgunluğun  değeceği, acının katlanabileceği şeyler. Sesinin sesimi taşıyabileceği şeyler. O şeyler ki hep sevdiğimiz şeyler: Kocaman bir kafan var biliyorsun. Fotoğraflarda hep arkada durursun koca kafalı gözükmemek için. Aç gözükmemek için ekmeğin köşesini sever hep orayı yersin. Siirin ağdalısını yakıştırırsın. Kaşlarının ortasına ciddi iddialı çizgiler koyarsın. Beni sevmiyor gibi yaparsın aşkın hallerinde boğulmamak için.
            Yıkadım pakladım seni o öğleden sonar. Yolladım bahçesiz evlere, açlığa, soğuğa ve gerçek olmayacak kadar kötülüğe mahkum bir tarihe.
Seni senden alan aşkka usulca uğurladım. Şimdi bu kahrolası solucan didikliyor, hallendiriyor beni. Uykularımı kaçırıyor.ç Kızıp kızıp küfrettiriyor. Sevmem anlamsız kelimeler çıkarıp bağırmayı. İcat edilmemiş gibi kelimeler, eşyalar gibi oradan oraya savrulan. Ortalıkta birbiriyle çarpışan. O gıcırtılı metalik ses. Kimsenin anlamadığı ne kadar çok şeye kızıyorum. Ben kendimin en tuhafıyım.
            Bak yine seni düşünmekten alıkoyuyor beni bu solucan. Midem ağrıyor. Odaklanma sorunum var. Hayat ikide bir dikkatimi dağıtıyor. O küçük öpücü üstüne başlamıştı bunca kalp atışı, bunca şiir. Gidememek üzerine kurulmuştu onca kentler. Diriltip diriltip önümüze atılıyordu onca yitik hayat. Güya şükretmeyi öğrenecektik. Olamamak da olmak kadar yanıltıcı. Pas geç sen beni, bu metinde ben yokum. Sen de varmış gibisin sadece.
            Bana kahve yap sakızlı olsun. Nasıl geçip gider kelebeklerimi yiyen bu dikenli solucan. Talan edilmiş her yerimi hissediyorum. Kalmamış içimde zararsız yerler. Nefes almaya açtığımda ağzımı bulutlar saplanıyor halsizliğime Biraz yanımda kal. Makineler kelimelerle beraber sustu. Kar yağmaya başladı unutmuş gibi dün nasıl delice yağdığını.Koca kafanı dizlerime yasla. Seni yaşlandırmaz bu soğuk. Buzdan bi heykele döner rüzgar. Soğuğu geçirmez olur saçlarım. Bana giriş bölümlerini unuttuğun şiirleri oku. Bir de sözlerini kendine göre değiştirdiğin şarkıları oku. Ezberim pek yok de sonar. Ben seni alkışlayayım. İyi ki diyeyim kaçıp geldin egzozlu kentten. Azıcık var senin kelebeklerinden. Bir dahaki kışa kadar açık tutayım. Kesik gülüşlü yarım bir öpücük gibi şarkılarını saksılara koyayım.
            Hepimiz aynı sondan başlıyoruz. Aynı yoldan selamlaşıyoruz. Aynı iklimlerde vedalaşıyoruz. Farkımız neyse orada bir ağaç dikili. Salla dalları aşk rüzgarı, uçur kelebeklerini. Yutacağım söylediğim tüm kötü sözleri.

Umay Umay - Kafa Dergisi '19

0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!