TÜM YAZILAR


Filozof ve yazar Ayn Rand'ın mutluluk üzerine düşünceleri


Filozof  ve yazar Ayn Rand'ın mutluluk üzerine düşünceleri;

-Şunu söylüyorum; İnsan kendi mutluluğundan mesuldür ve bu mutluluğa kendisi ulaşmak zorundadır. 

Fakat insan, kendi mutluluğu için başkalarının hayatlarından feragat etmesini talep edemez. 
Ne de başkalarının mutluluğu için kendini feda etmelidir. 
İnsanın öz saygısı olmalıdır. 

*Peki, başka bir insanı seven birinin öz saygısı olamaz mı? Başka birini sevmenin nesi yanlış? İnsanlık tarihinin en önemli öğretisini sunan Tanrı, bize birbirimizi sevmemizi öğretmemiş miydi? O zaman bu denli bir sevgi, sizin zihninizde ahlak dışı?

-Eğer kişinin üzerinde konumlandırılmış bir sevgiyse; ahlaksız. Ahlaksızdan  da öte; imkansız. 
Zira tüm insanlığı herhangi bir ayrım yapmaksızın sevmekse istenen; bu, insanları herhangi bir standart koymadan sevmek demek, bu insanların herhangi bir değeri ya da erdemi olup olmadığına bakmaksızın sevmek demek. Seni kimseyi sevmemek demek. 

*Fakat kitabınızda sevgiden bir nevi iş anlaşmasıymış gibi söz ediyorsunuz. Zaten sevginin özü, kişisel çıkarın üzerinde olması değil mi?

-İzin verin size etraflıca açıklayayım: Kişisel çıkarın üzerinde bir sevgi duymak ne manaya geliyor? 
Örneğin, geleneksel ahlak anlayışına uygun bir karı koca şöyle diyecek; Seninle sadece senin iyiliğin için evleniyorum. Benim bu işte hiçbir kişisel çıkarım yok. Bencillikten o kadar uzağım ki seninle senin iyiliğin için evleniyorum. Bir kadının niye hoşuna gitsin bu? 

*Günün sonunda karı kocaların böyle mi demeleri gerekiyor? Tamam, bir dakika, bugün hâlâ eşimi seviyorum çünkü benim için yeterli şeyleri yaptı ve eğer ben de görevlerimi layığı ile yerine getirdiysem o da beni seviyor. Bu mu?

-Hayır beni tamamen yanlış anladınız. Sevginin bu şekilde işlemesi gerekmiyor. Sevginin bir tür iş anlaşması olduğuna katılmıyorum. Fakat her işin kendine özgü kuralları ve kendine özgü bir geçerli akçesi vardır. Sevginin geçerli akçesi de erdemdir. İnsanları, onlara yaptıklarınız ya da size yaptıklarından ötürü sevmezsiniz. Onları karakterlerine işledikleri değerler için, erdemleri için seversiniz. İnsanları nedensiz sevmezsiniz. Ayrım yapmadan herkesi sevemezsiniz. Sadece bunu hak edenleri seversiniz.

*O zaman erkek yada kadın zayıfsa sevginin dışında mı kalır? 

-Kesinlikle sevilmeyi hak etmez, kesinlikle dışında olur. Bir insan kendini daima düzeltebilir.  İnsanın özgür iradesi vardır. Eğer bir insan sevgiyi istiyorsa, zayıflıklarını ve kusurlarını düzeltmelidir.  Ancak o zaman sevgiyi hak eder. Fakat sevgi olsun para olsun; maddi manevi hiçbir şeyi kazanmadan elde etmeyi umamaz. Aynı dünyada yaşıyoruz ve siz de biliyorsunuz ki beşer şaşar.

*O zaman sizin standartlarınıza göre bu dünyada sevgiyi hak eden çok çok az insan var. 

-Maalesef evet. Çok az insan var. Fakat bu, herkese açık, herkes sevgiyi hak edebilir. Benim ahlak anlayışım bunu söylüyor. Birinci güdü bu olmasa dahi sevgiye değer olmanın bir yolu bu.


Akıl üzerine düşünceleri;
Eğer bir insan entellektüel olmak istiyorsa; düşüncesinin, aklının, muhakemesinin, umutlarının,isteklerinin, hislerinin, heves ve korkularının arasındaki farkı gözetebilmeli. 

Duygu ve hislerin, zihinsel işlevlerin araçları olmadığını, hislerin, önceden kabul ettiklerinin bir ürünü olduğunu öğrenmeli. Onlar gerçekçilik için bir rehber değillerdir. Bilginin ve algının bir biçimi değiller. 
Dolayısıyla, entellektürel olmakisteyen bir insanın kabul etmesi gereken ilk şey; bir kişinin akıl tarafından yönlendirilmesi gerektiği gerçeğinin tam olarak anlaşılması ve diğer insanlara yanaşması, onlarla tartışması, iş birliği yapması ve anlaşmasının sadece mantık temeli üzerinde olacağıdır. 
Duygu temeli üzerinde kör kuvvete başvurmak zorunda kalacaktır. 
Çünkü duygular irrasyonel ve kanıtlanamazlardır. 
Eğer iki insan duygularına göre haraket ederse, iletişimlerinin bir anlamı olmayacaktır. 
Duygular doğru yerlerine koyulduğunda, ki bu da aklın bir yönlendiricisi olarak değil, sonucu olarak o zaman insanların ortak bir kelime hazinesi, ortak anlayış yolları ve ortak referans çerçevesi ve hakeme sahip olacaktır, ki bu gerçekliktir. 

Aslına bakarsanız, insanın gerçeği anlamadaki tek yetkisi akıldır. 

İnsanın, gerçekliğin bilgisini elde edebileceği tek aracı akıldır. 
Ve akılla demek istediğim, kişinin duyularının sağladığı veriyi algılayan, tanımlayan ve birleştiren yetidir. 
Dolayısıyla, akıl kişinin gerçekliği algılama özelliğidir. 

Ama akıl kendi kendine çalışmaz, insan algılamak ve düşünmek için karar vermeli, istekli olmalı. İnsan duyusal veri elde edebilir veya otomatik olarak hisleri algılarla birleştirebilir. Ancak kavramları oluşturamazlar, kendi kendilerine somutlamalar oluşturamazlar, bu insanın bilincinin evrimsel işlevi olmalı. Ve çoğu insan duygularıyla haraket ettikleri için, düşünmeyi istemezler, düşünme ve aklı; tehlikeli, etkisiz veya fazla çaba gerektiren bir şey olarak görürler. Çoğu insan kültürleri, Witch Doctors adını verdiğim kişiler tarafından yönetildiler.Witch Doctors, gerçeklik rehberi ve algılama aracı olarak düşünmeyi değil duygularını kullanan herhangi bir kişidir, inancı doğrultusunda haraket eder, büyük kör inançlara göre davranır ki gerçekte arzularından fazlası değiller gerçekliğe ulaşmak için rehber ve olarak seçtiği arzu ve hevesleri tarafından yönetilir bu tür bir kişi, herhangi bir kültür seviyesinde onu gözleme önemi olmadan, Psiko-epistemolojin anlamda, aklını kullanma biçi olarak, bir Witch Doctor'dır. Ve diğer insanlarla uğraşmak zorunda olduğundan, ve duygusal temelde kimse ne gerçeklik ne de diğer insanlarla anlaşamadığından Witch Doctor'un müttefiki olacaklar ki bu ilkel, vahşi ve kabile şefidir. 

Sadece anın aralığında, hemen vardığı algılar üzerinde haraket eder, soyutlanmaları, ilkeleri ve düşünceleri dikkate almayı reddeder ve aşağılar gerçeklikle ve diğer insanlarla anlaşma yolu kaba kuvvettir Ya haydut, ya dktatör ya da fatihtir. 

Ve ya kuvvetin prat,k olduğuna inanan, düşünmeyi reddeden, başkalarını yağmalamayı, köleleştirmeyi veya zorlamayı isteyen herhangi bir kişidir. Bu insanlar aklın geçerliliğine karşılar. 
Motive edici bir güç, fiziksel gerçekliğe dehşet vericidir. Duygularını gerçekliğin üzerinde tutan bir kişi, gerçeklik olguları ve duyguları arasındaki herhangi bir çatışmada, duygularını seçecektir, gerçekliği reddedecek ve terkedecektir. Gerçeklik ile hiçbir şekilde başa çıkamaz, mistisizmi, gerçeklikle ve gerçeklerle karşılaşma zorunluluğundan bir kaçış şeklidir. Bu yüzden bu durumu koruyucu bir durum olarak düşünmek en doğrusudur. 

Çok eski kayıtlı bir röportajından aldığım notlar bu şekildedir. 
Fazla derin, fazla ileri görüşlü..

Duygu Küçer












0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!