TÜM YAZILAR


Değer yargıların değiştiğinde sen, sen misin?



"Ahlak şahsen sevmediğimiz kişilere takındığımız tavırdır."
Bu yazıdaki amacım ahlak sorgulamak olmayacak elbet, her kişi kendi ahlakından sorumludur. 
Ve dolayısıyla her kişi kendi mutluluğundan olduğu kadar mutsuzluğundan da sorumludur. 
Şahsını sevmediğiniz birine takındığınız tavır, evet sizin ahlakınızı gösterecek değer yargılarını belirliyor olabilir. 
Buradaki amacımız o zaman kendi değer yargılarımızı sorgulamak olacaktır. 
Kendimde, en önemli saydığın değer ne? Diye sorsak kendimize.
Saygı, dürüstlük, güven, huzur, dostluk, merhamet, muhabbet..?
Hayatınızı düşündüğünüzde olmazsa olmaz dediğiniz hangi değer yargıları var?
Kendi hayatını bu değer yargıları üzerinde kurgulayabilirsen belki sevmediğin insanları da hayatına alma şansını azaltmış olursun?
Sana ve değer verdiğin yargılarına uymayan her bir şeyde zaman kaybetmemiş olursun ki,
zaman genelde hayatımızın en değerli varlığıdır. 
Bazı günler aynı zaman diliminin nasıl geçtiğini anlamazsın ve bazı günler aynı zaman dilimi kullanmana rağmen bitmek bilmez.
Bunlar her insanın yaşadığı ve deneyimlerini geliştirdiği zaman dilimleridir. 
Deneyimlediğimiz her şey için değer yargılarının varlığını bilerek mi ilerlesek acaba?
Bir şeyler değişiklik gösterir miydi hayatımızda. 
Hayal tahayyülün objesidir; tahayyül ediyorum ve ben beğenmediğim beni değiştirebileceğimi düşünüyorum. 
Değer yargıların değiştiği zaman sen de değişmez misin?
Değer verdiğin şeylerin yokluğundan sonra başka şeylere değer verdiğinde eski değerlerin yerini yenileri almıyor mu? 
Bir hayalin var, düşün ve bu hayal aslında senin ne kadar sen olduğundan geçiyor. 
Ama sen bu hayali gerçekleştirmek için ilk önce bakman gereken yerde değilsin. 
Hatta düşünmezsen ilk bakman gereken yere hiç bir zaman uğramayacaksın. 
Öncelikli bakmamız gereken yer, kendimiziz. 
Değer yargılarımız; bu hayal bize ve bizim değer yargılarımıza uygun mu?
Belki realitede değiliz. O zaman bir ihtimal dahilinde; bu hayali gerçekleştiremeyebiliriz. 
Benim bahsettiğim aslında gerçekleştirebileceğimiz bir hayal..
Kendimizi bulabilmek ve değer yargılarımızı keskinleştirebilmek..
Evet bir hayalimiz var, üzülmeden ulaşabilmek istiyoruz, her istediğimizi şeyi iyi biliyoruz.
Eğer kendimizi de biliyorsak bu iş kolay. 
Kendimizi sorguladığımızda bir kaç fazladan soru sormanın zararı olmaz di mi?
Ben bir kaç soruyu fazladan kendime soruyorum. 
Ben kendimi sevmeyen biri miyim acaba?
Çünkü eğer böyle isem; biraz daha fazla çalışmam gerekebilir, bu konu yetersizlik demek değildir.. Kendini sevmiyorsam, bir çok şeyin benim için o kadar da, uygun olmadığını düşleyebilirim. 
Ya da ben kendimi olduğumdan fazla seven biri miyim? 
Bu soruya cevabı ile yine realiteden uzaklaştığımı hissediyorsam, o zaman da şöyle düşünebilirim, birileri yada bir şeyler sana ne kadar muhteşem olduğunu hatırlatıyordur, bu durumda da çoğunu kabul etmez olursun. 
Bir şeyin fazlasının da bir zehir olduğunu biliyorum o halde bu zehiri neden içime salıyorum? 
Kendimle konuşmayı seçiyor muyum?
Kendimle ne kadar savaş veriyorum?
Kendimi ne kadar yönetebiliyorum yada yönetebildiğimi düşünüyorum?
Kendi gözlerimle gördüğüm "ben" ben mi gerçekten? 
Ben kendimi ne kadar dinliyorum?
Biz aslında en kötü alışkanlığımız kadar kötüyüz, kötü alışkanlıklar bizi yaşadığımız hayatın aşağısına çeker. 
Çok çalışmamız ve yeteneğimize rağmen bizi geride tutan düşünceler, davranışlar ve hislerimiz varsa değer yargılarımızı kucaklayalım tüm potansiyelimizle hayallerimize ulaşmak için savaş verelim. 
O zaman, önce kendimize takındığımız tavıra karar veririz
Ve ahlakımızı gösterebilecek değer yargılarımızdan sorumlu olabileceğinizi biliriz. 
Kendimiz olarak yaşamanın keyfine bakarız. 
Kendi başkalığımızı yaratırız. 
Çünkü;
"Bir başkalığı olmayan, başkalarından nefret eder."
Biz başkası değiliz, kendimiziz.



2 yorum:

fatihiim dedi ki...

Umarım yorumumu okursunuz. Şimdiden eleştirilerimi dikkate aldığınız için teşekkür ederim.

Başlamadan önce açık yakalamak için okumadığımı belirtmek isterim. Fakat bazı yerler dikkatimi çekti yazmak istedim. İyi niyetimden lütfen şüphe etmeyin. Nasıl yazacağımı da bilmediğimden madde madde yazmaya karar verdim.

1. İlk girişte yanılmıyorsam Oscar Wilde’den alıntı yapmışsınız. Nerden alıntı yaptığınızı belirtse idin daha iyi olurdu.
2. Bazı yerlerde aynı cümleyi ya da aynı düşünceyi tekrarlamışsınız. Örnek vermem gerekirse; ‘Kendimde, en önemli saydığın değer ne?’ soru cümlesini iki satır sonra ‘Hayatınızı düşündüğünüzde olmazsa olmaz dediğiniz hangi değer yargıları var?’ cümlesi ile tekrar etmişsiniz. Tekrara gerek olmadığını düşünüyorum.
3. Daha sonra zaman kavramına girerek konudan uzaklaşmışsınız. İlk okuduğumda dağıldım orada. Tekrar okumak zorunda kaldım. Sadece burada değil aşağılarda konuyu dağıtmışsınız. Hayır dağıtıp bir amaç için tekrar toparlayabilirdiniz belki ama asıl konu ile araya serpiştirdiğiniz diğer konuların birbiri ile bağları zayıf. Yani kısacası çok dağınık yazmışsınız. İnsan okurken yoruluyor.
4. Arada çok güzel düşünceleriniz var, onlar üzerine yoğunlaşsa idiniz, belki daha kısa bir yazı olurdu ama daha vurucu olabilirdi.
5. Bir de bazı cümleleriniz anlatım bozukluğu var sanki. Belki ben anlamamışımdır, bilemiyorum. Örnek olarak ‘Bu soruya cevabı ile yine realiteden uzaklaştığımı hissediyorsam, o zaman da şöyle düşünebilirim, birileri yada bir şeyler sana ne kadar muhteşem olduğunu hatırlatıyordur, bu durumda da çoğunu kabul etmez olursun.’ cümlenizi söyleyebilirim.
6. En son yine alıntı yapmışınız. Bir dergide ya da Twitter’da görmüştüm sanki. Nerden alıntı yaptığınızı yazmanız gerektiğini düşünüyorum.

D.K. dedi ki...

Merhaba,

Bu kadar dikkatli okuduğunuz ve geri bildirimde bulunduğunuz için çok teşekkür ederim.
Alıntıları tırnak içerisinde belirtip, kişilerini yazmıyorum ki; belki araştırmak isteyenler daha fazla bilgiye ulaşabilir.
Görüşleriniz benim için çok değerli.

Teşekkürler

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!