İçimdeki dikenli solucan bir aşağı bir yukarı dolaşıyor.
Kalan son kelebekler de iştahlı midesine indirerek. Sonra ruhunu büyüte ayna
kırılıyor. Ayaklarını kesiyor tüm gelmeler, sokakta kalan son yansıman,
çimenlerde unuttuğun un su şişen, ıslak balkonda kalan son ayak izin, Hepimiz
tek bir yalnızlıktan düşmeyiz.
Sen yine de
anlamadığın şeyleri yazma. Susmaları karalama. Günahtır o mektupları saklamayı
unutmak .Üstüne kahve dökme bak, mürekkeple yazılan suyla akıp gider. Ve asla
olamayanlar belki. Akıp akıp parçalara ayıran beni… Çıkıp gitsin diye
örtündüğüm yerleri açtım… Adam olamayan adamlara baktım. Çığlık çığlığa atladım
tüm pencerelerden. Zaten kanıyordu ayaklarım farketmedi gören..
Beni biraz
sev. Karanlık örtüler açılsın. Dudağımın kenarından ince, sıçak bir öpücük.
Kanamayan şeyler ver bana. Yorgunluğun
değeceği, acının katlanabileceği şeyler. Sesinin sesimi taşıyabileceği
şeyler. O şeyler ki hep sevdiğimiz şeyler: Kocaman bir kafan var biliyorsun.
Fotoğraflarda hep arkada durursun koca kafalı gözükmemek için. Aç gözükmemek
için ekmeğin köşesini sever hep orayı yersin. Siirin ağdalısını yakıştırırsın.
Kaşlarının ortasına ciddi iddialı çizgiler koyarsın. Beni sevmiyor gibi
yaparsın aşkın hallerinde boğulmamak için.
Yıkadım
pakladım seni o öğleden sonar. Yolladım bahçesiz evlere, açlığa, soğuğa ve
gerçek olmayacak kadar kötülüğe mahkum bir tarihe.
Seni senden alan aşkka usulca uğurladım. Şimdi bu kahrolası
solucan didikliyor, hallendiriyor beni. Uykularımı kaçırıyor.ç Kızıp kızıp
küfrettiriyor. Sevmem anlamsız kelimeler çıkarıp bağırmayı. İcat edilmemiş gibi
kelimeler, eşyalar gibi oradan oraya savrulan. Ortalıkta birbiriyle çarpışan. O
gıcırtılı metalik ses. Kimsenin anlamadığı ne kadar çok şeye kızıyorum. Ben
kendimin en tuhafıyım.
Bak yine
seni düşünmekten alıkoyuyor beni bu solucan. Midem ağrıyor. Odaklanma sorunum
var. Hayat ikide bir dikkatimi dağıtıyor. O küçük öpücü üstüne başlamıştı bunca
kalp atışı, bunca şiir. Gidememek üzerine kurulmuştu onca kentler. Diriltip
diriltip önümüze atılıyordu onca yitik hayat. Güya şükretmeyi öğrenecektik.
Olamamak da olmak kadar yanıltıcı. Pas geç sen beni, bu metinde ben yokum. Sen
de varmış gibisin sadece.
Bana kahve
yap sakızlı olsun. Nasıl geçip gider kelebeklerimi yiyen bu dikenli solucan.
Talan edilmiş her yerimi hissediyorum. Kalmamış içimde zararsız yerler. Nefes
almaya açtığımda ağzımı bulutlar saplanıyor halsizliğime Biraz yanımda kal.
Makineler kelimelerle beraber sustu. Kar yağmaya başladı unutmuş gibi dün nasıl
delice yağdığını.Koca kafanı dizlerime yasla. Seni yaşlandırmaz bu soğuk. Buzdan
bi heykele döner rüzgar. Soğuğu geçirmez olur saçlarım. Bana giriş bölümlerini
unuttuğun şiirleri oku. Bir de sözlerini kendine göre değiştirdiğin şarkıları
oku. Ezberim pek yok de sonar. Ben seni alkışlayayım. İyi ki diyeyim kaçıp
geldin egzozlu kentten. Azıcık var senin kelebeklerinden. Bir dahaki kışa kadar
açık tutayım. Kesik gülüşlü yarım bir öpücük gibi şarkılarını saksılara
koyayım.
Hepimiz
aynı sondan başlıyoruz. Aynı yoldan selamlaşıyoruz. Aynı iklimlerde
vedalaşıyoruz. Farkımız neyse orada bir ağaç dikili. Salla dalları aşk rüzgarı,
uçur kelebeklerini. Yutacağım söylediğim tüm kötü sözleri.
Umay Umay - Kafa Dergisi '19
0 yorum:
Yorum Gönder