TÜM YAZILAR


ORLAN TASARIMLARI, Büyük Harflerle


  Görsel seçmekte çok zorlandığım bu yazımın konusu bugün 66 yaşında olan ve isminin her zaman büyük harflerle yazılmasını isteyen bir kadın. Orlan. (konsantrasyon bozukluğuna sebep olmaması için küçük harflerle devam ediyorum) O, işleri çok sayıda önemli çağdaş sanat galerisinde sergilenmiş bir isim. Paris’teki atölyesi, Antonin Artaud’un da öldüğü akıl hastanesinin tam yanında olan bu şahsına münhasır kadın, alışılmışın dışındaki sanat kariyerine 17 yaşında kendi bedeninin fotoğraflarını çekerek başlıyor ve bugün, hala bedenini sanatının en önemli aracı ve yaratıcı sesi olarak kullanmaya devam ediyor. Fransa’nın en prestijli sanat galerilerinde yer alan “beden” merkezli çalışma ve performansları, resim, heykel, şiir, tiyatro, dans ve fotoğraf gibi sayısız sanat formuna sahip. 



Sürekli bir biçimde cinsellik, kadın kimliği, çirkinleşme ve yeniden biçimlendirme temalarına sahip olan bu çalışmalar, genel geçer güzellik kavramını eleştiriyor. Orlan, lokal anesteziyle geçirdiği bir ameliyat sırasında, operasyonu gözlemlemesinin ardından cerrahiyi performans sanatına dönüştürmeye karar veriyor.


Kendi kendini doğurduğu ve bu şekilde bedeninden bir sanat eseri yarattığını iddia eden Orlan, 1990 yılında ilk ameliyat performansını gerçekleştiriyor. Paco Rabanne ve Issey Miyake gibi tasarımcıların Orlan’ın ameliyat masasında giymesi için özel olarak tasarladığı elbiseler de bu performansın bir parçası oluyor.



1990 ve 1993 yılları arasında tam 9 ameliyat geçiren Orlan, sanatı için “Carnal art” söylemini uygun buluyor. Carnal art’ın eleştiri hedefi, kadın imgesinin toplum tarafından ya bakire ya da fahişe olarak iki kategoriye ayrılması. Orlan’ın çıkış noktası olan bu durum, onu Rönesans ve sonrasında ideal güzelliği temsil eden kadınların farklı özelliklerini kendisinde görmek istemesiyle devam ediyor. Cerrahlar ve bilgisayar yardımıyla Diana heykelinin burnu, Boucher’in Europa’sının dudakları, Botticelli’nin Venüs’ünün çenesi, Gérôme’un Psyche’sinin gözleri ve Mona Lisa’nın alnını kendi yüzünde bir araya getiriyor. Barbara Rose’un yorumuna göre bütün bu kadın figürleri, “ideal” fiziki görünüşlerinin ötesinde farklı sebeplerden dolayı seçiliyorlar. Orlan Diana’yı saldırgan ve maceraperest olduğundan ve erkeklere boyun eğmediğinden, Psyche’yi, aşka duyduğu ihtiyaç ve ruh güzelliği yüzünden, Europa’yı başka bir kıta arayışında kendisini bilinmeyen bir geleceğe doğru sürükleyebilmesinden, Venüs’ü doğurganlığı ve yaratıcılığından ve Mona Lisa’yı çift cinsiyetliliği yüzünden (bilindiği gibi; her ne kadar modelin Floransalı ipek taciri Francesco del Giocondo’nun karısı Lisa Gherardini olduğu iddia edilse de, bu resmin Leonardo Da Vinci’nin kendisinin de içinde bulunduğu birçok insanı temsil edebileceği ortaya atılan savlar arasında) seçiyor.

Orlan, bugüne dek geçirdiği operasyonlarında kanıyla resimler yapıyor, sargıbezlerinin üzerine fotoğraflar basıyor, konuşuyor, okuyor. Tabii ki bütün bunları lokal anestesi sayesinde bilinçli kalmasıyla başarıyor. “Ne kadar çok estetik ameliyat, o kadar estetikten uzak görüntü” mantığını somutlaştıran bu operasyonlar, performansa katılan galeri ve müzelerde ziyaretçiler tarafından izleniyor. Şahsen ben, başta da belirttiğim gibi bu yazıya koyacağım fotoğrafları seçmeye çalışırken bile birçoğuna bakamazken, canlı bir performansa ruh, akıl, mide nasıl katlanıyor anlamak güç. Rahatsız ediciliğin çekiciliği denebilir belki de bu duruma.





“Sanat pis bir iştir, ama birinin çıkıp bunu yapması gerekir” anlayışıyla hareket eden Orlan, yanak kemiğinden alınan parçaları şakaklarına yerleştirerek elde ettiği, kaşlarının üzerinde bulunan iki kabartıyla belki mutlu, belki son derece mutsuz ama şu bir gerçek ki, isminin büyük harflerle yazılmasını hakediyor ORLAN.





-alıntı-


0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!