Bence insan her zaman kendinden fedakarlık
ediyor. Her konuda, söyleyeceği bin şey varsa
on tanesini ancak söyleyebiliyor. Ve hatta bence insan kendi için hiç
yaşamıyor.
Geçenlerde pazar yerinde bir satıcı teyze
bu katalog ile satılan ürünlerden satıyor reklam olmasın diye marka söylemiyorum.
Ben de yan tezgahta domates biber bakıyorum. “İnsanlar acaip olmuşlar” dedi.
Şaşırdım çünkü, bana doğru söyledi, acaba bana mı acaip demek istedi, yoksa
arkamda biri var ona mı söyledi vb. bir ton düşünceyi beynim saniyede düşünürken,
ikinci saniyede teyze devam etti. “Kadının biri tezgahımdan saç tarağını almış,
poşetine atmış sonra karşı tezgaha geçmiş. Bu arada onu gören başka kadın bana
söylüyor. “Şu kadın elindeki poşete taraklarınızın birini koydu ve gitti “ diye.
Ben ise düşünüyorum gidip kadına ne desem diye, sonra vazgeçtim şimdi rezillik
çıkmasın dedim.” Diyor. Bana söylüyormuş
meğer. Ben hala bakıyorum, bu
dediklerini anlamam biraz zaman aldı sanıyorum. Çünkü gerçekten kiminle
konuştuğunu da dahi anlamadan, hikayeyi duymuş oldum. Neyse bir şekilde idrak
ettim ve şaşırdığımı belirtme gereği duydum. Ağzımdan “aaa” diye çıkan bir sesle kendime geldim.
Beynim tekrar aynı hızda düşünmeye devam etti ve sorgulamaya başladım. “Neden
söylemediniz?” Dedim.
Tezgahın sahibi olan kadın (ben bu kadına
yazımın devamında teyze diyeceğim ;) mağdur taraf olduğu için akrabalık
sıfatını hakettiğini düşünüyorum. :P)
Teyze benim soruma, “ne acaip insanlar var”
dediği andaki gibi kendinde olmayan bir ifade ile cevap verdi. Pek cevap
sayılmazdı, sanki kendine kendini anlatır bir edası vardı. Ve “ O çalmaya utanmamış, ben söylemeye utandım.
Düşün işte! “ Dedi.
Ben
söyleyecek başka kelime bulamadım. Teyzeye acı bir gülümseme ifadesi verdim. Sanıyorum bir süre de duraksadım. Sonra pazar
alışverişime devam ettim.
Tabii böyle es geçmiş gibi duruyor olsamda
düşüm düşüm düşündüm.
İnsanlar dedim, ne kadar da çabuk
kabulleniyorlar karşı tarafın davranışlarını, söylediklerini, anlatılanları,
tavırları.
Hiç düşünmüyorlar da; ben haklıydım ya da
ben bunu hak edecek ne yaptım diyerek savunmaya geçmeyi, ya da taarruzda
bulunmayı. Düşünmüyor, görmüyor, söylemiyor, anlatmıyor, vurdumduymaz oluyor,
herşeyin hatasını kendinde arıyor, sonra sesi çıkmıyor. Kısacası kendi için hiç
mi hiç yaşamıyor. Böyle denmesi gerekir, kendi için yaşamıyor. Ne için
yaşadığını da bilemiyor. Gelmiş dünyaya öylece gidiyor.
Hayır efendim öyle olmamalı! Birileri
birilerine ses çıkarmalı, birileri birilerine bağırmalı, birileri birilerine
hakkını savunmalı, ve birileri birilerine yaşamayı öğretmeli.
Yaşamayı bilen birileri kaldıysa eğer :-O
Psikolojiden pek anlamamama ragmen yine de
hep ilgi duymuşumdur. Özellikle insan psikolojisi, hala çözülemeyen yanları ve
hala sır gibi saklanan yanları olduğunu bilebilirim mesela. İnsan psikolojisi
öyle birşey ki psikolojinin dibine vursan yine de değişmeyecek şeyler
bulunacaktır.
Psikoloji bilmem kaç bölüme ayrılsa da ben
size sosyal psikolojiden bilmediğim kadarıyle J bahsetmek istiyorum. Yani insan davranışları, insanların insanlar
içindeki davranışları, insanların insana olan davranışları vb…
Yıllardır size her tanıdığınız aynı
cümleleri kursa da yaptıkları söylemleriyle uyuşmayınca yaptıklarına uymak
büyüyen neslin tek tutanağı oluyor bu sebeple söylemler boşa gidiyor. Yani
herkesin dediği ama yapamadığı gibi başkası ne diyecek diye yaşamamalı insan,
tıpkı yeni doğmuş ama büyürken herşey, öğretilen sınırlar çerçevesinde
yapılması istenen bir bebek gibi. Mesela birşeyler sorar sakin sabırlı zamanlarınızda
cevap verirsiniz uzun uzadıya anlatırsınız, ama sinirli yorgun zamanlarınızda
kısa cevaplarla geçiştirerek umursamazsınız. Aslında o bebeğe öğrettiğiniz
karşındaki insan sinirli ve sabırsızken hiçbir şekilde iletişime geçilmemesi
gerektiğidir. İlk zamanlarda bebekler bu gerçeği bilmediği için gülücükler
atabilir, size güldürmek isteyebilir hatta hatta size o ruh halinizden
çıkarmaya çalışabilir. Siz bunun farkında olmadığınız zamanlarda bebeğe
“sinirli insanla iletişime geçilmez” in sinyalini vermiş olursunuz. Ve zamanla
bebeğiniz, sinirli insanları mutlu etmeyi bile düşünemez hale gelir. Ileride
bunun nedeni ne olabilir diye hiç düşünmemelisiniz.
Ya da toplum içinde bilmem ne yapılamaz. Ya
da öyleyken böyle, böyleyken şöyle!
Aslında size öğretilen herşey doğum
anınızdan itibaren tek tek beyninize işlenen ve sizin bilgi olarak aldığınız
şeylerden kaynaklanir. Bu arada ağzınızdan her çıkanı beynimiz bilgi olarak kabul
ediyor. Ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması önemli bir meseleymiş yani. Öğrettiğinizden
fazlasını (aslında yaptığınızdan fazlasını demek istedim) bekleyemezsiniz. ;)
Özgür bir birey olarak yetişmek ve her
istediğiniz yapmak istiyorsanız. Bir bebeğinki gibi beyine sahip olmalısınız.
Saf ve temiz
Bebekte karşı taraf ne der düşüncesi
yoktur.
Karşımdaki insan ne düşünür, ne ister, ne
söyler, ne yapar, neye bakar, nasıl bakar, ben mi yaptım, bana kırılır mı, bana
küser mi… vb. Daha trilyarlarca tane
soruyu beyinleri düşünmeden saf ve temiz şekilde sadece merak ettiklerini
sorarlar. Mesela; teyzeye döndüğümüzde “poşetine benim tarağımı neden koydun?”
– “poşetine koyduğun tarağa gerçekten çok mu ihtiyacın vardı?” – “parasını
vermediğin şeyi neden alıyorsun?” – “belki ben o tarağı satınca evime ekmek
götürebileceğim?” – “ Beni ekmeksiz bırakacağına saçını hiç taramasaydın olmaz
mıydı?” - “ Saçını taramak için bir
insanın emeğini gerçekten bu kadar kolay çalabilecek misin?” – “ Bir insanın
değeri senin gözünde hiç mi?”
Bu
soruların gidiş şekli beyninin saflık derecesiyle eşdeğer. Daha da ileri
gidilebilir belki ama ben daha bu kadarını öğrendim sosyal psikolojiden :/
dedim ya psikolojiden anlamayacak kadar az bilgiye sahibim.
Daha az tecrübe daha çok mutluluk getirir.
Bu sebeple herkese herşeyi yeniden
öğreniyormuşçasına sormak, öğrenmek gerekir. Karşınızdaki insan size pek
ilgilendirmememeli.
Sonuçta bu hayata siz de yaşamaya geldiniz.
Nasıl yaşayacağınız sizing elinizde.
İnsanların sizing hakkınızda neler
düşündüğünü merak etmeyi bırakın.
Kalbinizin ve beyninizin merak ettiği
soruları en güzek nasıl öğrenirsiniz ve hayatınıza mutluluğu getirirsiniz ona
bakın!
Ara sıra ben de birşeyleri merak etmiyor
değilim. Sonuçta bende insanım belki biraz fazla şey biliyorum, belki
hiçbirşey…
Yine de,
Umarım daha fazlasını öğrenmem ve en kötü
bu kadarıyla mutlu olabilirim. J
0 yorum:
Yorum Gönder