TÜM YAZILAR


Çocukken yapmaya alıştığınız gibi yapın!


Bence insan her zaman kendinden fedakarlık ediyor. Her konuda, söyleyeceği bin şey varsa  on tanesini ancak söyleyebiliyor. Ve hatta bence insan kendi için hiç yaşamıyor.

Geçenlerde pazar yerinde bir satıcı teyze bu katalog ile satılan ürünlerden satıyor reklam olmasın diye marka söylemiyorum. Ben de yan tezgahta domates biber bakıyorum. “İnsanlar acaip olmuşlar” dedi. Şaşırdım çünkü, bana doğru söyledi, acaba bana mı acaip demek istedi, yoksa arkamda biri var ona mı söyledi vb. bir ton düşünceyi beynim saniyede düşünürken, ikinci saniyede teyze devam etti. “Kadının biri tezgahımdan saç tarağını almış, poşetine atmış sonra karşı tezgaha geçmiş. Bu arada onu gören başka kadın bana söylüyor. “Şu kadın elindeki poşete taraklarınızın birini koydu ve gitti “ diye. Ben ise düşünüyorum gidip kadına ne desem diye, sonra vazgeçtim şimdi rezillik çıkmasın dedim.” Diyor.  Bana söylüyormuş meğer.  Ben hala bakıyorum, bu dediklerini anlamam biraz zaman aldı sanıyorum. Çünkü gerçekten kiminle konuştuğunu da dahi anlamadan, hikayeyi duymuş oldum. Neyse bir şekilde idrak ettim ve şaşırdığımı belirtme gereği duydum. Ağzımdan  “aaa” diye çıkan bir sesle kendime geldim. Beynim tekrar aynı hızda düşünmeye devam etti ve sorgulamaya başladım. “Neden söylemediniz?” Dedim.
Tezgahın sahibi olan kadın (ben bu kadına yazımın devamında teyze diyeceğim ;) mağdur taraf olduğu için akrabalık sıfatını hakettiğini düşünüyorum. :P)
Teyze benim soruma, “ne acaip insanlar var” dediği andaki gibi kendinde olmayan bir ifade ile cevap verdi. Pek cevap sayılmazdı, sanki kendine kendini anlatır bir edası vardı. Ve  “ O çalmaya utanmamış, ben söylemeye utandım. Düşün işte! “ Dedi.
 Ben söyleyecek başka kelime bulamadım. Teyzeye acı bir gülümseme ifadesi verdim.  Sanıyorum bir süre de duraksadım. Sonra pazar alışverişime devam ettim.
Tabii böyle es geçmiş gibi duruyor olsamda düşüm düşüm düşündüm.
İnsanlar dedim, ne kadar da çabuk kabulleniyorlar karşı tarafın davranışlarını, söylediklerini, anlatılanları, tavırları.
Hiç düşünmüyorlar da; ben haklıydım ya da ben bunu hak edecek ne yaptım diyerek savunmaya geçmeyi, ya da taarruzda bulunmayı. Düşünmüyor, görmüyor, söylemiyor, anlatmıyor, vurdumduymaz oluyor, herşeyin hatasını kendinde arıyor, sonra sesi çıkmıyor. Kısacası kendi için hiç mi hiç yaşamıyor. Böyle denmesi gerekir, kendi için yaşamıyor. Ne için yaşadığını da bilemiyor. Gelmiş dünyaya öylece gidiyor.
Hayır efendim öyle olmamalı! Birileri birilerine ses çıkarmalı, birileri birilerine bağırmalı, birileri birilerine hakkını savunmalı, ve birileri birilerine yaşamayı öğretmeli.
Yaşamayı bilen birileri kaldıysa eğer :-O

Psikolojiden pek anlamamama ragmen yine de hep ilgi duymuşumdur. Özellikle insan psikolojisi, hala çözülemeyen yanları ve hala sır gibi saklanan yanları olduğunu bilebilirim mesela. İnsan psikolojisi öyle birşey ki psikolojinin dibine vursan yine de değişmeyecek şeyler bulunacaktır.
Psikoloji bilmem kaç bölüme ayrılsa da ben size sosyal psikolojiden bilmediğim kadarıyle J bahsetmek istiyorum. Yani insan davranışları, insanların insanlar içindeki davranışları, insanların insana olan davranışları vb…

Yıllardır size her tanıdığınız aynı cümleleri kursa da yaptıkları söylemleriyle uyuşmayınca yaptıklarına uymak büyüyen neslin tek tutanağı oluyor bu sebeple söylemler boşa gidiyor. Yani herkesin dediği ama yapamadığı gibi başkası ne diyecek diye yaşamamalı insan, tıpkı yeni doğmuş ama büyürken herşey, öğretilen sınırlar çerçevesinde yapılması istenen bir bebek gibi. Mesela birşeyler sorar sakin sabırlı zamanlarınızda cevap verirsiniz uzun uzadıya anlatırsınız, ama sinirli yorgun zamanlarınızda kısa cevaplarla geçiştirerek umursamazsınız. Aslında o bebeğe öğrettiğiniz karşındaki insan sinirli ve sabırsızken hiçbir şekilde iletişime geçilmemesi gerektiğidir. İlk zamanlarda bebekler bu gerçeği bilmediği için gülücükler atabilir, size güldürmek isteyebilir hatta hatta size o ruh halinizden çıkarmaya çalışabilir. Siz bunun farkında olmadığınız zamanlarda bebeğe “sinirli insanla iletişime geçilmez” in sinyalini vermiş olursunuz. Ve zamanla bebeğiniz, sinirli insanları mutlu etmeyi bile düşünemez hale gelir. Ileride bunun nedeni ne olabilir diye hiç düşünmemelisiniz.
Ya da toplum içinde bilmem ne yapılamaz. Ya da öyleyken böyle, böyleyken şöyle!
Aslında size öğretilen herşey doğum anınızdan itibaren tek tek beyninize işlenen ve sizin bilgi olarak aldığınız şeylerden kaynaklanir. Bu arada ağzınızdan her çıkanı beynimiz bilgi olarak kabul ediyor. Ağzınızdan çıkanı kulağınızın duyması önemli bir meseleymiş yani. Öğrettiğinizden fazlasını (aslında yaptığınızdan fazlasını demek istedim) bekleyemezsiniz. ;)
Özgür bir birey olarak yetişmek ve her istediğiniz yapmak istiyorsanız. Bir bebeğinki gibi beyine sahip olmalısınız.
Saf ve temiz
Bebekte karşı taraf ne der düşüncesi yoktur.
Karşımdaki insan ne düşünür, ne ister, ne söyler, ne yapar, neye bakar, nasıl bakar, ben mi yaptım, bana kırılır mı, bana küser mi… vb.  Daha trilyarlarca tane soruyu beyinleri düşünmeden saf ve temiz şekilde sadece merak ettiklerini sorarlar. Mesela; teyzeye döndüğümüzde “poşetine benim tarağımı neden koydun?” – “poşetine koyduğun tarağa gerçekten çok mu ihtiyacın vardı?” – “parasını vermediğin şeyi neden alıyorsun?” – “belki ben o tarağı satınca evime ekmek götürebileceğim?” – “ Beni ekmeksiz bırakacağına saçını hiç taramasaydın olmaz mıydı?” -  “ Saçını taramak için bir insanın emeğini gerçekten bu kadar kolay çalabilecek misin?” – “ Bir insanın değeri senin gözünde hiç mi?”

            Bu soruların gidiş şekli beyninin saflık derecesiyle eşdeğer. Daha da ileri gidilebilir belki ama ben daha bu kadarını öğrendim sosyal psikolojiden :/ dedim ya psikolojiden anlamayacak kadar az bilgiye sahibim.
Daha az tecrübe daha çok mutluluk getirir.
Bu sebeple herkese herşeyi yeniden öğreniyormuşçasına sormak, öğrenmek gerekir. Karşınızdaki insan size pek ilgilendirmememeli.
Sonuçta bu hayata siz de yaşamaya geldiniz.
Nasıl yaşayacağınız sizing elinizde.
İnsanların sizing hakkınızda neler düşündüğünü merak etmeyi bırakın.
Kalbinizin ve beyninizin merak ettiği soruları en güzek nasıl öğrenirsiniz ve hayatınıza mutluluğu getirirsiniz ona bakın!

Ara sıra ben de birşeyleri merak etmiyor değilim. Sonuçta bende insanım belki biraz fazla şey biliyorum, belki hiçbirşey…
Yine de,

Umarım daha fazlasını öğrenmem ve en kötü bu kadarıyla mutlu olabilirim. J

0 yorum:

 

Design by Event Faculty

sayfa sonu

Diğer yazılar için minik ok işaretlerini takip etmelisin!