Bir zamanlar bir padişah varmış. Bu yüce
padişahın bir de yardımcısı varmış.
Her zaman yanında olmasını istediği, her
işi ile yakından ilgilenen bu yardımcı, padişahın giyim kuşam dahil ava
gideceği kıyafetleri ile de ilgilenirmiş.
Padişah gerek devlet meselelerinde, gerekse
kendi meselelerinde, her sorun yaşadığında yardımcısına danışmadan
cevaplamazmış. “Sen söyle adam bu sorun için ne diyeceksin” dediğinde, “Her
işte bir hayır vardır Padişahım” dermis yardımcı.
Padişah her olayda bu cevap ile
karşılaştığında derin düşüncelere dalıp, bu işte nasıl bir hayır vardır diye
düşündüğü birçok olay yaşarmış.
Günlerden bir gün ava gideceklerini
açıklamış ve yardımcısında silahlarına barut doldurmasını, kıyafetlerini
giydirmesini istemiş. Ve tüm hazırlıklardan sonra ava çıkmışlar..
Ormanda avlanmak için uygun bir alan
bulduklarında, av için hazırlanan silahları çıkarmışlar ve her zamanki gibi ilk
atışı Padişah yapmış ve yardımcının bir hatasından dolayı silahı tetiklemek
için bastığı işaret parmağı ucundan kopmuş.
Acı ve sinirle bağırmış, “Söyle şimdi ey
adam – işaret parmağını göstererek- bunun benim hayatıma ne gibi bir hayrı
olabilir?? “ Öyle demeyin Padişahım demiş yardımcı “ Her işte vardır bir
hayır!”
Padişah var gücüyle bağırmış: “Bu adamı
alın ve ben söyleyene kadar zindandan çıkarmayın!!”
Aradan uzunda yıllar zaman geçmiş ve
Padişah yardımcısını neredeyse unutmuş. Günlerden bir gün Padişah yeni
yardımcısı ve adamlarıyla ormanda yeniden avlandığı bir esnada, orman yerlileri
Padişahı ve adamlarını yakalamış. Onları pişirip yemek için, kaynar kazanları
hazırlamışlar adamları birer birer kazanlara atarken bakmışlar,bir de ne
görsünler.. İçlerinden bir tanesinin işaret parmağının ucu yok. Padişahı
ayırmışlar ve digger herkesi kazanlara atıp, pişirmişler..
Parmağının ucu olmadığı için daha once
tadına bakıldığını ve tadının beğenilmediğini
düşündükleri Padişahı salmışlar, Padişah sarayına döndüğünde eski
yardımcısını düşünmüş, bakalım şimdi soracağım soruya ne cevap verecek demiş.
Adamlarına seslenmiş ve benim eski
yardımcımı zindandan çıkarın, derhal yanıma getirin demiş.
Yardımcı gelmiş.
Sana soracağım adam bana cevap ver demiş;
“Tamam anladım, parmağımın ucunun o gün kopmasının hayrını anladım da, yıllardır
senin zindanda olmanın ne gibi hayrı var onu anlayamadım demiş.”
Yardımcı “ Padişahım eğer ben sizin
yanınızda olsaydım, beni de yiyeceklerdi” demiş.
Bu hikaye çok eski bir Osmanlı hikayesidir.
Hata rivayetlerin bazılarına gore Vezir
Parmağı tatlısının bu hikaye ile bir bağlantısı olabileceğini anlatanları var.
Bazı okurlar bu hikayeyi din ile
bütünleştirip, inandıkları din adına hayatlarına olumlamalar yapıyorlar. Bazı
okurlar evrene gönderilen mesajların olumlaması olarak görüyorlar, bazı okurlar
tamamen pozitif düşüncenin yansıması olacağını düşünüyorlar.. Daha nice fikir
ile eşleşebilen bu hikayeden yola çıktığımızda,
Hayatımızda her ne kadar karar mercii biz
de olsak, hayatımıza etki edemeyeceğimiz birçok konuda hayatı akışına
bırakmanın daha doğru olacağı kanısına varmamız çok zaman almıyor.
Hayatı akışına bırakmak, akıp giden yolda
kendine stres yaratmadan daha sakin yol almak, gelecek endişesi yaşayan birçok
kişi için vazgeçilmez ara süreçlerdir.
Sakinleşin ve bazı şeylerin üstesinden gelemiyorsanız,
belki de üstesinden gelmeniz gerekmediği içindir. Kendinizi yaşamanız içindir. Kendinizi
dinlemeniz içindir. Dönüp kendinize bakabilmeniz içindir.
Hayat sizing gözünüze göründüğü kadar
karmaşık ve zor değildir.
Hadi kendiniz olun ve hayatınızı sadece
sıkıştığınız zamanlarda değil her zaman akışına bırakmayı öğrenin. Belki de
sizin düşündüğünüzün aksine, bu hayat güzellikleri önünüze sermek için var
olmuştur.
duygununblogu
0 yorum:
Yorum Gönder